TAPINAK ŞÖVALYELERİ KİMDİR?

                TAPINAK ŞÖVALYELERİ


Tapınakçılar, kökeni Haçlı Seferleri'ne dayanan bir örgüttür. Hristiyanlık uğruna savaşmaya and içmiş bir Haçlı tarikatı olarak kurulmuş ancak zamanla hem sapkın bir öğretiye kapıldığı hem de maddi çıkara dayalı kapitalist bir düzen kurduğu için kilise ile ters düşmüştür. 

20180721121

Tapınakçılar hakkındaki söylentiler sonucunda tarikat, Fransa Kralı ve Papanın ortak kararıyla dağıtılmış ve şövalyeler tutuklanmıştır. Yıllar süren sorgulamalar sonucunda tarikatın gerçekten sapkın bir öğretiye inandığı, bugün satanizm gibi akımlarda gördüğümüze benzer kara büyü ayinleri yaptığı ortaya çıkmış ve örgüt tamamen yasaklanmıştır. 


Hikayenin asıl ilginç yönü ise, Tapınak Şövalyeleri tarikatının dağıtılmasından sonra başlar. Yaygın kabule göre, tarikat varlığını yer altında sürdürmüş, kiliseye ve genel olarak ilahi dinlere karşı şiddetli bir aleyhtarlık geliştirerek yaşamış ve uzun vadede masonluk olarak bildiğimiz örgüte dönüşmüştür. Masonların, din karşıtı felsefelerin, devrimlerin veya siyasi hareketlerin içinde hep aktif olmaları, söz konusu Tapınakçı geleneğin bir sonucudur. 
Bunun anlamı şudur: Tapınak Şövalyeleri bugün de yaşamaktadırlar ancak "masonluk" adı altında. Bugün masonluğun en üst derecelerine ulaşanlar "Tapınağın Koruyucusu" gibi şövalye unvanları alırlar. 

20180721122

Masonluğun tanınmış isimlerinden biri olan 33. dereceden Büyük Üstad Albert Pike (1809-1891) masonluğun temel eserlerinden biri kabul edilen Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçıların gerçek amacını şu şekilde açıklar:

"1118'de aralarında Geoffroi de Saint-Omar ve Hugues de Payens'in bulunduğu, doğudaki dokuz Haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar ve Photius zamanından beri Roma'nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir Piskoposluk olan Constantinople'nin Patriğinin önünde ant içtiler. Tampliyeler'in ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen Hristiyanları korumaktı. Gizli amaçları ise, Ezekiel'in haber verdiği modele uygun olarak Süleyman Tapınağını yeniden inşa etmekti.. Tapınakçılar, en baştan beri Roma'nın ve onun krallarının egemenliğine karşıydı. Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti."


20180721123


Her ikisi de mason olan İngiliz yazarlar Christopher Knight ve Robert Lomas da, The Hiram Key (Hiram Anahtarı) adlı kitaplarında Tapınakçıların kökeni ve amaçlarına yer vermektedirler. Onlar Pike'ın verdiği bilgilere bazı ekler yaparlar. Yazarların tezine göre Tapınakçılar Kudüs'te bulundukları dönemde gerçekten de büyük bir değişim yaşamışlar, Hristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdir. Bunun temelinde ise Kudüs'teki Hz. Süleyman'ın sarayında "keşfettikleri bir giz" yatar. Zaten Tapınakçıların Kudüs'teki asıl hedefleri, Hz. Süleyman'ın harabelerini araştırmak olmuştur.


20180721124


19. yüzyılın sonlarında Kudüs'te arkeolojik bir çalışma yürüten İngiliz Kraliyet araştırmacısı Charles Wilson da, Tapınakçıların Kudüs Tapınağının kalıntılarını araştırmak için oraya gittikleri kanısına varmıştır. Wilson, tapınağın temellerinin altında bazı araştırma ve kazı izlerine rastlamış ve incelemeleri sonucunda bunların Tapınakçılara ait araçlar olduğunu belirlemiştir. Söz konusu araçlar halen Tapınakçılar hakkında büyük bir arşive sahip olan İskoçyalı Robert Brydon'un koleksiyonundadır.

The Hiram Key kitabının yazarları, Tapınakçıların bu araştırmalarının sonuçsuz kalmadığını, bu tarikatın gerçekten de Kudüs'te, "dünya görüşlerini değiştiren" önemli birşeyler bulduklarını yazmaktadırlar. 


Tapınakçılar örgütü kısa bir süre sonra yeni katılımlarla hızla büyümeye başladı. 1120'de Foulgues d'Angers, 1125 yılında Champagne Kontu Hugo Tarikat şövalyesi oldular. Tarikatın gizemli havası ve mistik öğretisi pek çok Avrupalı asilin ilgisini çekmişti. Bu gelişim, tarikatın 1128 yılındaki Troyes Konseyinde Papalık tarafından resmen tanınmasıyla daha da hız kazandı. 


20180721125


Tapınakçıların gerek örgütlenmesinde gerekse ilerlemesinde en çok katkısı olan kişi Saint Bernard'dı. Saint Bernard (1090-1153) henüz 25 yaşında Clairvaux Manastırının baş rahibi olmuş, Katolik kilisesinin içinde yükselmiş, Hristiyan dünyasının sözcüleri arasında yerini almıştır. Ayrıca Saint Bernard Tapınakçılar örgütünün kurucularından Andrew de Bondward'ın kuzeniydi. Tapınakçılar onun belirlediği ilkeleri kendilerine rehber edindiler. 


1147 yılına gelindiğinde sadece Kudüs'te 700 şövalye, 2400 hizmetli ve o dönemde bilinen dünyanın tüm önemli noktalarına yayılmış 3468 adet şato vardı. Hem denizde hem de karada önemli ticaret yolları oluşturmakla kalmamış birçok savaşa katılıp ganimetler ve politik güç elde etmişlerdir. Devlet içinde devlet görüntüsü veren Tapınakçılar o kadar güçlüydüler ki, anlaşmazlıklarda ve krallar arasındaki çatışmalarda bile hakem olarak görev alıyorlardı. 


20180721126


Tapınakçıların en dikkat çekici özelliği, gizliliğe son derece önem vermeleriydi. Kuruluş ile kapanış arasında geçen iki yüzyıl boyunca bu ilkelerinden asla taviz vermediler. Bu ise akla, mantığa ve sağduyuya ters bir durumdu. Eğer söyledikleri gibi Katolik kilisesine bağlılarsa saklanacak, gizlenecek hiçbir şey yoktu. Yalnızca bu bile kilisenin öğretilerine aykırı işler yaptıklarını gösteriyordu. 


Bu tarihi örgütün dikkat çekici diğer bazı kuralları ise şunlardı: Evlenmek, aile sahibi olmak ve akrabalarla iletişim kurmak yasaktı. Kimsenin kendine özel bir hayatı olamazdı. Tapınak şövalyelerinin mühründe, aynı ata binmiş iki kişi olarak tasvir edildiği gibi ikili gruplar halinde dolaşırlardı. 


Tapınakçılar üç ana sınıfa ayrılırdı. İlk sınıfta asil şövalyeler ve çeşitli rütbeli askerler yer alırdı. İkinci sınıf din adamlarından, üçüncüsü ise hizmetkarlardan oluşurdu.

Kişisel bakım ve temizlik yapmayı küçük düşürücü ve utanç verici olarak değerlendirirlerdi. Bu nedenle nadiren yıkanır, tozlu ve kirli kıyafetlerle, sıcağın ve zırhın etkisiyle terlemiş, pis bir halde dolaşırlardı. 


20180721127

Tapınakçılar, misyoner bir Hristiyan tarikatı görünümünde, cahil halkın gözünü boyayarak büyük ve haksız bir üne kavuşmuşlardır. Halk için onlar, Hristiyanlığın koruyucusu, fakirlerin yardımcısı, üstün ahlaki değerlere sahip birer aziz ve bir tür destan kahramanıdırlar. Bu sahte imaj o kadar güçlüdür ki tapınakçılar hiç rahatsız edilmeden, Hristiyanlıkla taban tabana zıt bir hayatı sürdürmeyi başarmışlar, ticaret, yağma, bankerlik gibi faaliyetlerle elde ettikleri fahiş kazançların yanı sıra, yapılan bağışlarla da servetlerine servet katmışlardır.


Tapınakçıların gerçek yüzünü ortaya çıkarmanın vakti gelmiştir. Fransa kralı IV. Philippe ise doğru yoldan çıkmış Tapınakçıların elde ettikleri maddi gücün ortaya çıkarabileceği tehlikelerden kormaktadır. Fransa kralı için bu kabul edilebilecek bir durum değildir, bu yüzden hemen harekete geçmiş ve bir kanun çıkartarak 13 Ekim 1309 yılında, ülkesindeki tüm tapınakçıları tutuklatmıştır. 





Yorumlar